Oxford
Üniversitesi’nin yayınlarına az çok aşina olanlar, beşeri bilimlerin hemen her
alanında yayımlanan hacimli temel başvuru kitaplarının varlığından haberdardır.
Bu güzel kitaplar ilgili alandaki temel bilgileri, belki de sözlük yazma
geleneğinin getirisi olan bir açıklıkla derleyip, alanın genel geçer bir
manzarasını sunarlar. Bu yüzden, Türkçe çeviri faaliyetlerinin önemli bir
ayağını oluşturan bazıları çok güncel, bazıları ise gerçekten çok spesifik kuramsal
kitapların yanında, bu temel başvuru kaynaklarının da neden çevrilmediği zaman
zaman zihnime takılır, hacimleri dışında bağlayıcı bir mazeret de bulamazdım.
İşte bu temel yapıtlardan biri Faruk Ersöz tarafından Oxford Antikçağ Sözlüğü adıyla çevrildi ve Kitap Yayınevi
tarafından yayımlandı.
Azra
Erhat’ın çok değerli Mitoloji Sözlüğü’nün
yanına ekleyebileceğimiz bazı popüler yayınları da saymazsak, M. C. Howatson
editörlüğünde hazırlanan Oxford Antikçağ
Sözlüğü’nü artık Türkçedeki en derli toplu kaynak olarak değerlendirebiliriz.
Orijinal adı Oxford Companion to
Classical Literature olan kitabın, çeviride kullanılan başlığında “klasik
edebiyat” nosyonunun yerine “Antikçağ”ın tercih edilip sözlük vasfının öne
çıkarılmasını, çalışmanın Türkçe okur bağlamında doğru algılanması için
kaçınılmaz bir müdahale olarak görmek gerekiyor. Nitekim kitaba yazdığı giriş
yazısında Faruk Ersöz de bu tercihi, “içeriği ve işlenişiyle salt antikçağ
konusunda bilgi edinmek isteyen herkesin yararlanabileceği bir kaynak oluşu
nedeniyle Almanca ve Fransızca çevirilerindeki gibi Oxford Antikçağ Sözlüğü yeğlendi” diyerek açıklıyor.
1989
tarihli Antikçağ Sözlüğü, aslında Sir
Paul Harvey’in 1933’te ilk baskısı yapılan büyük çalışmasının devamı
niteliğinde. Harvey ayrıca “Oxford Companion” serilerinin ilk olan Oxford Companion to English Literature’ın
da hazırlayıcısı. Howatson’ın editörlüğünde yapılan ve elimizdeki çeviriye de
temel alınan 1989 baskısı ise “second edition” olarak geçiyor. Azra Erhat’ın
1972 tarihli Mitoloji Sözlüğü’nü inceleyenler
onun, başta Homeros olmak üzere Aristo, Sophokles, Socrates gibi Antik Yunan
figürlerine ve eserlerine odaklandığını, daha tarihsel olarak
değerlendirilebilecek bazı kurumsal yapıların ve coğrafi bölgelerin bilgisini
yüzeysel olarak geçtiğini göreceklerdir. Howatson da benzer bir tespiti Paul
Harvey’nin rehberi için yapıyor. Onun arzusu bu kitabın Yunan ve Roma edebiyatı
ile antikçağ dünyasına değinen çağdaş yapıtları okuyanların başvuracakları bir
el kitabı olmasıydı diyen Howatson, 1930’ların okurları ile 80’lerin okurları
arasında bir karşılaştırmaya giderek çalışmanın hangi yönlerden güncellendiğini
açıklıyor: “Harvey okul sıralarında Yunanca ve Latince dersleri görmüş,
antikçağ dünyasına ilişkin az çok bilgi edinmiş okurlar için yazıyordu. [….]
Günümüzde […] eski dilleri bilenlerin sayısı azalsa da bir zamanlar o dillerin
konuşulduğu ülkeleri ziyaret etmiş, rehber kitaplar okumuş, müzeler gezmiş ya
da televizyon programları izlemiş olanlar çok daha fazladır.” Howatson’ın 1989
bağlamında yaptığı karşılaştırmanın özellikle gelişen görsel sanatlar,
bilgisayar oyunları, sinema ve internet tabanlı veri dağılımı bağlamında yeni
bir güncellemeye ihtiyaç duyduğu kesin. Ayrıca bahse konu olan coğrafyanın
önemli kısmına ev sahipliği yapan memleketimiz okuru için de Antikçağ’ın bir
bilgi kaynağı olarak farklı bir anlamı olmalı şüphesiz.
Oxford Antikçağ Sözlüğü bütün bu bağlamlar
için gerekli yeterlikle bir başvuru kitabı. Hemen her çeşit uzmanlık alanına
yayılan 1000 sayfa boyutundaki bu bilgi kaynağı filolojik, coğrafi ya da
popüler; antik Yunan ve Roma dünyasına dair her türlü bilgi ihtiyacına uygun
bir açıklık ve genişlikteki başlangıç verilerini içeriyor. Birbirleri ile
sürekli diyalog halindeki bu maddelerden herhangi birini okumaya başlayınca
beraberinde kaç madde daha okuduğunuzu kestiremiyorsunuz. Sözlüğün bu göndergesel yapısı okurun merak
ettiği konu hakkında daha kapsamlı bir bakış açısı kazanmasını sağlıyor ki
gerek antik kurumların gerekse de büyük bir aile metaforuna dayanan mitolojinin
tarihsel olarak kavranabilmesi için bu elzem.
Sözlük, Harvey’nin (ve Azra Erhat’ın da
tabii) edebiyatı merkeze alan filolojik perspektiflerinin yerini, Howatson’ın
kronolojik verileri, maddi yaşam bulgularını ve coğrafi dağılımı esas alan tarihselci
yaklaşımı ile kotarılmış. Bu zorunlu paradigma değişiminin yanında Howatson,
Harvey’nin yazdığı kitap özetlerini korumuş ve yapıtı büyük oranda onun
belirlediği biçim ve bölümlerin izinden giderek oluşturmuş. Ancak özellikle
yeni yazılan maddeler büyük oranda bu paradigma değişiminin eseri. “Din”,
“mimari”, “hukuk”, “zina”, “evler ve mobilyalar” gibi maddelerde yer alan
bilgiler yenilenen beşeri bilimlerle uyumlu ve mitolojik kahramanlardan ziyade,
yaşamış insanların kültür verileri ile ilgileniyor. Ancak bu, yapıtın mitolojik
anlatı ve kahramanlar hakkında yeterli bilgi içermediği anlamına gelmiyor.
Howartson sadece mitolojiye belirli bir dönemde yaşamış bir grup insanın
yaratıcı bir süreçte ortaya koyduğu anlatılar bütünü olarak yaklaşmıyor. Harvey
(ve Azra Erhat) için öncelik, bu “büyük yapıtların” bilgisini ortaya koymak ve
ihtiyaç halinde doğru değerlendirme için gerekli filolojik perspektifi
yansıtmaktı. Batı medeniyetine kaynaklık eden bu çok değerli yapıtların
bilgisi, kültür sahibi bireyler olmanın olmazsa olmaz gerekliliğiydi.
Filolojinin, iki dünya savaşı çıkartan zihinsel periferisi ile birlikte
gerilediği yirminci yüzyılın ikinci yarısında, özellikle yapısalcı
antropolojinin yükselişi ile birlikte farklı bir “mit” ve “mitoloji” bilgisi
dolaşıma girdi. Howartson’un editörlüğü doğrudan yapısalcı bir perspektifi
yansıtmasa da, mitolojiyi dönem insanının kendisini ve çağını anlama çabası
olarak değerlendirmesi hasebiyle onun getirilerinden yararlanıyor.
Sözlük’ün sonunda yer alan “kronoloji
cetveli” ve “haritalar”dan ayrıca bahsetmek gerekli. İkili bir yapısı olan
cetvel, bir yanda olayları diğer yanda ise edebiyat figürlerini dönemleri
içinde hem eş, hem de art zamanlı görmemizi sağlıyor. Antik Yunan ve Roma
dünyasının önemli coğrafi bölge ve şehirlerini gösteren altı harita ise hem
sözlüğün daha işlevsel olmasını hem de tarihsel perspektifin coğrafi algı ile
birlikte daha somut bir hale gelmesini sağlıyor. Bütün beşeriyat öğrencilerine
öncelikle tavsiye olunur!